Türk toplumunu derinden etkileyen Bahar Aksu cinayetinin ardından, katil Rüstem Elibol’a yöneltilen ceza talepleri, adalet arayışının ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bahar Aksu, geçtiğimiz aylarda gerçekleştirilmiş bir cinayet sonucu hayatını kaybetmişti. Aksu’nun öldürülmesi, yalnızca aile ve arkadaş çevresi değil, toplum genelinde büyük bir üzüntüye ve tepkiye neden olmuştu. Cinayet mahallinden elde edilen deliller, Elibol’un cinayetteki rolünü ortaya koymuştu. Olayın detaylarına ve adli sürecin seyrine birlikte göz atacağız.
Bahar Aksu, genç yaşta hayatını kaybeden bir kadın olarak, cinayetiyle birlikte tüm Türkiye'nin kalbini sızlattı. Rüstem Elibol, Aksu’nun eski eşi olarak biliniyor ve suçlamaların merkezinde yer alıyor. Olay, Aksu’nun ailesinin, eski eşinin tehditleri ile ilgili olarak polise başvurmasıyla başladı. Fakat bu uyarılara rağmen Aksu, trajik bir şekilde cinayete kurban gitti. Olay sonrası Rüstem Elibol'un kaçması, sürecin daha da karmaşık hale gelmesine neden oldu. Elibol'un yakalanmasının ardından, medyada yer alan haberler ve gerçekleştirdiği açıklamalar büyük bir tartışma yarattı.
Polis, Elibol’u kısa sürede yakaladı ve gözaltına aldı. Savcılık, Elibol’un cinayeti planladığı ve işlediğine dair somut deliller topladı. Olayın ardından hazırlanan iddianame, cinayet suçunun niteliği gereği ağırlaştırılmış müebbet cezası talep ediliyor. Adalet Bakanlığı, bunun yanı sıra Aksu’nun aile üyelerinin de dava sürecine katılarak, destekleyici ifadelerde bulunduğunu bildirdi. Bu durum, toplumun adalet duygusunun ne denli önemli olduğunu ortaya koyuyor. Daha önce benzer durumlarla karşılaşan kadınların söyledikleri de, toplumda kadın cinayetleri konusunda bir bilinç oluşturma adına büyük bir önem taşıyor.
Aksu ailesi, Bahar’ın yaşadıkları ve cinayete kurban gitmesinin ardından tüm süreçte adalet beklediklerini ifade etti. Aksu’nun ağabeyi, Rüstem Elibol'un en ağır cezayı almasını istediklerini ve bu cinayetlerin önüne geçilmesi adına toplumsal bilincin artırılması gerektiğini vurguladı. Bahar Aksu’nun cinayeti, toplumsal cinsiyet temelli şiddetin sonu gelmeyen bir sorun olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bu tür vakaların önlenmesi için toplumun her kesiminden duyarlılık alanında çabalar artırılmalı, yasaların etkin bir biçimde uygulanması sağlanmalıdır.
Sonuç olarak, Rüstem Elibol’un yargılanma süreci, sadece Aksu ailesi için değil, tüm toplum için bir adalet davası olarak değerlendiriliyor. Olayın ardından konuşan kadın hakları aktivistleri, bu tür cinayetlerin önlenmesi adına farkındalık yaratılması ve mücadele edilmesi gerektiğini belirtti. "Kadınlarımızın hayatı için mücadele edeceğiz," diyen aktivistler, Bahar Aksu’nun ölümüyle birlikte tekrar faaliyete geçen kampanyalarla, toplumda duyarlılık oluşturmayı hedefliyor.
Bahar Aksu cinayetinde istenen ceza, hem acı bir kaybın üstüne gidilmesi hem de kadın şiddetiyle mücadele adına önemli bir adım olarak değerlendirilirken, toplumda buna benzer olayların yaşanmaması için yapılan çağrılar devam ediyor.