Günümüzde artan haraç olayları, suç oranlarının yükselmesine yol açarken, yaşanan bu suçların ardındaki hikâyeler de bir hayli dikkat çekici hale geliyor. Son günlerde gündeme oturan bir olay ise, bir kadının başına gelen korkunç bir deneyimi ortaya koyuyor. Kendi sokaklarında haraç talep eden bir çetenin hedefi haline gelen bu kadın, sadece bir kıyafet değişikliğinin nasıl bir fark yarattığını gözler önüne serdi.
Olay, bir sabah saatlerinde, İstanbul’un bir mahallesinde gerçekleşti. Zeynep (27), işe gitmek üzere evinden çıkarken, üzerindeki etekle tanıdık bir sokaktan geçmek zorunda kaldı. O sırada, bölgedeki bir çete tarafından haraç talep edildi. Zeynep, aralarındaki görevli gibi görünen kişinin ani tavırlarının ve ses tonunun kendisini korkuttuğunu belirtti. Çetenin elemanları, kendisine yönelik tehditlerde bulunarak parası olmadan mahalleden çıkamayacağını söylediler. Genç kadın, haraç vermemek için direndiğinde, aniden ateş açıldı. Zeynep, bu esnada vurulmakla kalmadı; olay, bölgedeki halkı da derinden sarstı.
Olayın ardından Zeynep, kendisini en yakın hastaneye götürdü ve tedavi altına alındı. Ancak hastanede yaşadıkları, olayın sadece fiziki zorluklarla sınırlı olmadığını gösterdi. Beraberindeki psikolojik travma, Zeynep’in sosyal hayatında da derin izler bıraktı. Kendini ifade etme çabaları çoğu zaman başından geçen olayla sınırlı kaldı ve yaşadığı korkunun etkisinde kalmaktan kurtulamadı.
Olayın trajik yanı ise, Zeynep'in etek giydiğinde kendisine yönelen tecavüz ve haraç türündeki şiddetin ön planda olduğunun fark edilmesiydi. Toplumda kadın ve erkek davranışları üzerine kurulu birçok önyargı, cinsiyet rollerinin merkezinde yer alıyor ve kıyafet seçimleri bile bu önyargıları besleyebiliyor. Zeynep’in yaşadığı olay, toplumun cinsiyet rollerine dair algılarını sorgulamak için bir fırsat oldu. Neden bir kadının giydiği etek, onu daha savunmasız hale getiriyor? Ya da neden toplum, bir kadının giyim tarzını bu şekilde değerlendirme eğiliminde?
Bunun yanı sıra, Zeynep’in olaydan sonra yaptığı açıklamada, yaşadığı şiddetin sadece fiziksel değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun olduğunu belirtti. Yani, cinsiyetin üretim biçimi bile bireyin toplumdaki yerini belirliyordu. "Etek giydiğim için hedef oldum" dedi. Bu cümlesi, birçok feminist düşünceyi bir araya getirmişken, toplumda adalet arayışının ne derece önemli olduğunu da vurguladı.
Olayın ardından Zeynep’in hukuk mücadelesi, cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konularında farkındalık yaratmak adına geniş bir yankı uyandırdı. Türkiye’nin dört bir yanında gösteriler düzenlendi ve kadınların kendi haklarını savunmaları gerektiği mesajı ön plana çıkarıldı. Zeynep’in yaşadığı konunun sadece bireysel bir olay olmadığı, toplumsal bir sorun haline geldiğini belirtmek amacıyla birçok sivil toplum kuruluşu da duruma el attı.
Harekete geçen kadınlar, ‘Biz de varız’ diyerek sokaklarda mitingler düzenleyerek, haraç, şiddet ve kadın cinayetlerine dikkat çekmek için seslerini duyurmaya çalıştılar. Katılımcılar, sadece Zeynep’in hikayesinin değil, yaşanan birçok benzer olayın da unutulmaması gerektiğini savunarak, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı durmak için bir araya geldiler.
Hala altında yatan bir soru ise, toplumsal normların bu kadar nesnel ve sert bir biçimde varlığını sürdürdüğüdür. Kadınların hayatlarında siyah bir etek giymenin, onları hedef haline getirdiği gerçeği, kimseden gizlenemeyecek bir travmaya dönüşme potansiyeline sahiptir. Bu olay, sadece bir bireyin yaşadığı korkunç bir anıyı değil, aynı zamanda herkesin sorgulaması gereken bir toplumsal sorunu da açıkça gün yüzüne çıkarmıştır.
Zeynep’in hikayesi, içindeki cesareti ve kararlılığıyla ihtiyacı olan birçok kadına ışık tutmayı başardı. Yakın zamanda gözler önüne serilen bu olay, haraç, şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği konularında farkındalık yaratmak için sadece bir başlangıç oldu. Bir araya gelerek oluşturulacak sesler, kadınların haklarını savunma noktasında, toplumsal bir değişim yapmak için gerekli olan gücü oluşturabilir. Zeynep, bunun için bir simge oldu ve Türkiye, bu sorunlarla yüzleşmek adına önemli bir adım attı.
Sonuç olarak, Zeynep’in yaşadığı durumu sadece bir kadın olarak deneyimlemekle kalmayıp, tüm topluma dair önemli değerlendirmeler yapmak, cinsiyet eşitliği ve insan hakları noktasında adımlar atmak için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Olayı takip eden süreç, toplumun buna ne şekilde cevap vereceği ile şekillenecek ve umarız gelecekte benzer korkunç olaylar bir daha yaşanmaz.