2019 yılında Türkiye’nin gündemine oturan Narin Güran cinayetiyle ilgili olarak Yargıtay, sanıkların cezalarının onanmasına yönelik önemli bir tebliğname yayımladı. Bu gelişme, hem hukuk camiasında hem de toplumda büyük bir yankı uyandırdı. Güran’ın ölümü, aile birliğinin sarsılmasının yanı sıra, ülkemizdeki kadına yönelik şiddet meselesinin ne denli ciddi bir sorun olduğunu da bir kez daha gözler önüne serdi. Yargıtay’ın verdiği karar, cinayetle ilgili yargı sürecinin nihayete ermesi açısından önem taşıyor.
Narin Güran, 2019 yılında yaşadığı olay sonucunda canice bir cinayete kurban gitmiştir. Kendisi genç yaşta hayat dolu bir birey olarak herkes tarafından sevilen biriyken, yaşadığı menfur olay onun hayatına mal oldu. Adli süreçler boyunca birçok kişi bu cinayetin önüne geçilmesi adına, toplumsal farkındalık oluşturmak için çalışmalar yapmaya başladı. Olayın iç yüzü, medyada, sosyal medyada ve sokaklarda sıkça konuşulan bir mesele haline geldi. Cinsel şiddet ve feminizm konularında yapılan tartışmaların merkezine oturdu. Hatırlatmak gerekirse, Narin Güran, birçok kadın gibi, hayatına son verilen bir birey olarak sıradan bir cinayet kurbanı değil, aynı zamanda bir simge haline geldi.
Yargıtay, cinayet davasının yeniden değerlendirilmesi sürecinde önemli adımlar atmaya devam ediyor. Sanıkların cezalarına ilişkin verilen karar, hukuki süreç açısından büyük önem taşımaktadır. Yargıtay’ın tebliğnamesinde, ilk derece mahkemesinin verdiği cezanın yeterli olduğu ve sanıkların cezasının onanmasına karar verdiği belirtiliyor. Bu karar, Narin Güran’ın ailesi için büyük bir rahatlama anlamına geliyor. Zira, adaletin yerini bulması, sadece kurbanın ailesi için değil, toplum için de önemli bir mesaj niteliği taşıyor.
Hukuk uzmanları, Yargıtay’ın onama kararı sonrası özellikle kadına yönelik şiddet suçlarına ilişkin yargı süreçlerinin hızlanacağı umudunu taşıyor. Bu tür vakaların, kurbanların, ailelerin ve toplumun gözünde daha fazla önem kazanacağı ve bu sayede toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin bir parçası olacağı öngörülüyor.
Yargıtay’ın tebliğnamesi, günümüz Türkiye’sinde adaletin ne denli önemli olduğunun altını çizmektedir. Her ne kadar hukuki onama süreci devam etse de, toplumdaki kadın cinayetlerine karşı duyarlılığın artması ve bu tür vakaların önlenmesi adına mücadele vermek herkesin sorumluluğu olarak karşımıza çıkıyor. Narin Güran’ın yaşadığı acı olay, Türkiye’de kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırma çabalarının ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Son olarak, Yargıtay’ın bu seferki kararı, gelecekteki davalar için de bir emsal niteliği taşıyabilir. Sonuç olarak, Narin Güran cinayeti, sadece bir hüsran ve acı hikaye değil, aynı zamanda toplumsal bir uyanışın habercisi olmuştur. Kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık yaratmanın yolları artık daha görünür hale gelmiştir. Yargı kararlarının yanı sıra toplumsal taleplerin de artmasıyla birlikte, bu tür olayların en aza indirilmesi için herkes üzerine düşen görevi yerine getirmelidir. Adaletin bir gün mutlaka yerini bulacağı umuduyla, Narin Güran’ın anısını yaşatmaya devam edeceğiz.