Son yıllarda Türkiye'de birçok ekonomik dalgalanma yaşanmakta. Özellikle işsizlik oranlarının düşmesi, bir yandan olumlu bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Ancak bu olumlu durum, beraberinde bazı sorunları da getirmekte. Son yapılan araştırmalara göre, işsizlik oranları düşerken, vatandaşların borç yükünün arttığı gözlemleniyor. Peki, bu çelişki nasıl açıklanabilir? Ekonomik verilerin ışığında, Türkiye'deki bu durumu inceleyeceğiz.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan son verilere göre, ülke genelinde işsizlik oranı %8,5 seviyelerine kadar geriledi. Bu, Türkiye'nin ekonomik istikrarı adına sevindirici bir gelişme. Ancak, işsizlik oranındaki bu düşüş, kalıcı bir iyileşme mi, yoksa geçici bir durum mu? Uzmana göre, işsizlik oranındaki bu azalma, özellikle büyük şehirlerde yerel istihdamın artmasıyla ilişkili. Son dönemde çeşitli sektörlerde yapılan yatırımlar, istihdamı olumlu etkilemiş durumda. Fakat bu olumlu görünüm, Türkiye’nin genel ekonomik durumuna dair daha derin bir analizi gerektiriyor.
Öte yandan, işsizlik oranlarındaki düşüşe karşın, bireylerin ve ailelerin borç yüklerinin arttığı görülüyor. Son raporlara göre, Türkiye’de hanelerin toplam borcu 2023 itibarıyla 1,2 trilyon TL'yi aşmış durumda. Bu durum, bireylerin artan maliyetler ve enflasyonla başa çıkmak için krediye yönelmesine sebep oluyor. Özellikle konut kredisi ve ihtiyaç kredileri, vatandaşları borç sarmalına sürüklüyor. Uzmanlar, gelirlerin enflasyon karşısında eridiği bir ortamda, borçlu hanelerin sayısının artmasının, ilerleyen dönemlerde ekonomik sıkıntıları daha derinleştirebileceğine dikkat çekiyor.
Sonuç olarak, Türkiye'de işsizlik oranlarının düşmesi, ekonomik iyileşme adına umut verici bir durum olsa da, artan borçlar ve yaşam maliyetleri, bireylerin finansal sağlığını tehdit ediyor. Bu çelişkili durum, hem politika yapıcılar hem de vatandaşlar için dikkat edilmesi gereken bir konudur. Ekonomik reformların ve tedbirlerin, sadece işsizlik oranlarının düşürülmesiyle sınırlı kalmaması, aynı zamanda borçlanma oranlarının da kontrol altına alınması gerektiği anlaşılmaktadır.
Böylece, Türkiye'nin ekonomik gidişatına dair daha kapsamlı bir değerlendirme yapılabilir. Ekonomik verilerin bir araya getirilmesi, hem toplumun hem de devletin atacağı adımları belirlemede kritik bir öneme sahiptir. İşsizlik oranları düşerken gerçekleşen bu borçlanma trendi, hem ekonomik büyüme hem de sosyal sürdürülebilirlik açısından göz ardı edilmemelidir.